19 Aralık 2011 Pazartesi

Tebrikler bana gelsin

Başıma büyük olaylar geldiğinde tepkisiz kalan fakat küçük önemsiz olaylar karşısında aşırı tepki verip duygusallaşan bir insanım. İnsanlar hiç bir zaman bu özelliğimi anlayamıyorlar. Büyük olayların hiç bir zaman umurumda olmadığını, ne kadar güçlü bir insan olduğumdan falan bahsediyorlar sürekli. Aslında hiçte öyle değil başıma büyük,kötü ve çok önemli bir olay geldiğinde çok üzüleceğimin farkında oluyorum ve bunu ruhumda ve aklımda itebildiğim kadar derinlere itip, atıyorum. Orada saklıyorum taki mini minnacık, gereksiz ve ben dahil olmak üzere herkese çok önemsiz gelecek bir olayda bir şey olana dek. İşte orada ipler kopuyor sanki burnumu bir tüyle kaşımışım da hapşırıyormuşum gibi kusmaya başlıyorum bütün o en dipteki acıyı ve nedensiz kalıyorum bu olaya nasıl üzülüyorum diyorum kendime, yiyip bitiriyorum sorularla kendimi, nasıl olur? neden olur? diye işte bütün karmaşam orada. Kendime yaptığım en kötü kötülük. Her şeyi birbirine karıştırmak. Zamanı sıkıştırmak. Aklımda med cezirler oluşturmak. Tebrikler bana.

18 Aralık 2011 Pazar

Plot Device

Garip

''Ne büyük gizem şu hayat. Bir gün ona aşık oluyorsun, ertesi gün binlerce kez öldürmek istiyorsun.'' - The Fall (2006)

Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir

Etrafımda insanlar görüyorum her şey için çok fazla uğraşıp çabalayan ve sonunda sürekli kaybeden. Belki de bu yüzde kaybedişleri, tükenişleri..Her şeyi abartıp bu kadar çok üstüne gitmeleri, hayatı bu kadar ciddiye almaları. Hayat onu bu kadar sık boğaz edenden hoşlanmaz, bu kadar didikleyeni sevmez. 
Hayat, su gibi akıp gitmekten hoşlanır. 
Hayat, özgürce rüzgar gibi esmeyi sever. 
Hayat, med cezir şeklinde yaşanmaktan hoşlanır. Gel-gitler ile can bulur kendine. Buda hayatın karakteridir.
Ne kadar üstüne giderseniz o kadar kusar size karşı hoşnutsuzluğunu, nefretini, şansızlığı..
Hayat beklenmeyi sever. Küçük çabaları görmek ister.
Hayat yaptıklarınızın hediyesini sizden asla esirgemez. Asla yalnız bırakmaz sizi.
Hediyeyi hak etmek için beklemek gerekir, sabırlı olmak gerekir.
Hayatta beklemesini bilenin her şey eninde sonunda ayağına gelir.

13 Aralık 2011 Salı

WOOOW

JUAN FRANCISCO CASAS,
35 yaşında İspanyol bir ressam.
Kullandığı malzemeler: sadece mavi tükenmez kalem.....







Sokkabaz'ın sorusu

Sence evrende yalnız mıyız? Yalnızsak eğer evren neden bu kadar büyük? Yalnızsak eğer sadece saman yolu galaksisi bize yetmez miydi? Daha. 7-8 gezegenin varlığından anca haberdarken, sonu olmayan bir  kainatın yaratılması neden? Bunu şu soruyla bağlıyorum, madem beynimizin sadece %4-5ını kullanıyoruz, beyin neden o kadar büyük? Mesela kalp yumruk kadar ve hepsini kullanıyoruz. Ama beyin, neredeyse 2 yumruğun kadar ama sadece ufacık bir kısmı işimizi görüyor?.. Sence bu ileri ki zamanlarda kainatın  keşfedilmesinde beynin önemli bir rol oynayacağının göstergesi mi? Yani sence beyin ve evren arasında fiziksel bir bağlantı olabilir mi? Evrende farklı canlılar var mı sorusunun cevabı, playstation'da bölüm geçmeli olan oyunların mantığıyla, bölüm geçtikçe açılan yeni şeyler gibi beynin diğer kısımlarını kullanabilmemizle karşımıza çıkacak cevaplar olabilir mi?




 

ARKADAŞIMdan durup dururken gelen bir not

Seni okuldan alıp minik burgerlar yemeğe götürebilirdim mesela ya da akşam uğrar uzun, bol muhabbetli bir yürüyüş yapardık. Canım sıkkın dışarı çıkalım derdin, kendimizi Beyoğlu'nun küçük masalarından birinde büyük kahkahalarla bulurduk. Ya da en sadesinden saatlerce evde birlikte konuşmadan sessiz takılıp sıkılmamanın tadını çıkartırdık. Belki sessizliği yine çılgın şarkılarından biriyle bozar, ikimizi dans etmeye teşvik ederdin. Ağlardım omuzunda, yada senin belki moralin bozuktur kafanı bir şeye takmışsındır mıy mıylanırdın yanımda, sonra bir anda bir şey yapıp bir hareket bir anı bir kelimeyle moralimizi yerine getirirdik. Sokaklarda en içten, hissederek söylediğimiz şarkıları bağırır, en çirkin sesimize gülerdik. Spontane olurdu yine her şey. Trafiğin aldığı zaman kadar sürerdi karar verip bir anda program yapıp çıkmamız. Mantı yerdik, yetmezdi biraz daha yerdik hatta belki biraz daha. Yanında olurdum hep, sende benim. Güzel olurdu. Istanbul'da ki her şeyi yine beraber yaşar paylaşır her şeyin üstesinden gelirdik iki kahraman gibi. Hiç bir şeye ihtiyacımız olmadan kendimize yeterdik. Seni çok seviyorum minik iyi ki varsın. (Sadece içimden geldi)
-NİL